27 Mart 2008

Kuş Pisliği

Sabah bir kuş -martı?- tam alnımın ortasını nişan almış ama yükseklik hesabını iyi yapamadığından mıdır yoksa benim çevik adımlarımı hesaba katmadığından mıdır bilmem ıskalayıp nişanını sırtıma, iki kürek kemiğimin tam ortasına bırakmış...

İşyerine geldiğimde Cemile fark etti, ‘dön bakayım arkanı’ dediğinde sabah özenle ördüğüm saçlarıma bakacak sandım, şöyle endamlıca döndüm. Ceketimdeki kuş pisliğiymiş baktığı! Hay Allah!

Kuş pislemiş işte, ne uzatıyorum, di mi?! Yok, alengirli bir şekilde yazmazsam, naif gözlemlerime duygu katmazsam olmaz, bana yakışmaz... Halbuki ben mizah yazarı olmak istiyorum, büyüyünce yani… Gerçi büyününce mi olunuyor mizah yazarı, yoksa büyümeyince mi? Ben küçüğüm ya şimdi, bilmiyorum. Ama ya büyüyünce öğrenirsem büyümeyince mizah yazarı olunacağını?! O zaman n’apcam, onu da bilmiyorum…

Hah! Tam bu cümleyi yazarken başka bir kuş, bu sefer güvercin olduğundan emin olduğum bir kuş, uçarak geldi, yanımdaki cama çarptı ve hemen toparlayıp uçarak devam etti. O da dershane çocukları gibi film kaplı camda kendi güzelliğine mi bakıyordu acaba?

Dershane çocukları öyle. Bir bakıyorum, gençten bir delikanlı bana çapkın çapkın bakıyor. Elini cebine koyuyor, ağırlığını diğer ayağına veriyor, bir de profilden kaçak bakış atıyor, diğer eliyle saçını düzeltirken. Ben n’oluyoruz diye yerimden doğrulurken, hop, yürüyüp gidiyor. Ya da kızlar… Daha geçen gün, uydurmuyorum, bir hatun, yanları dore çizgili mor adidas eşofmanaltının üzerine cart sarı bir hırka giymiş. Saçlar yapay sarı, uzun ve fönlü. Kolunda da son moda, kendisinin bile sığabileceği büyüklükte ve çimen yeşili (!) bir çanta. Atmden parasını çekip camın önünde yürürken kendisini öyle bir baştan ayağa süzdü ki, kendi yansımasını bile rakibi olarak gördüğünü düşündüm

Bu kuşlar şaşkın oluyorlar, anladım. Benden bile şaşkın. Yoksa ne diye koca cama uçan tekme, kafa, kanat atsın ki?! Gerçi ben de az şaşkın değilim. Dün akşam ağabeyimle konuştum, bana iyi haberler vermedi. Üzgünüm aynı zamanda. Hahaha, ağabeymle yazıyorum, word ağabeym olarak düzeltiyor. Yau ne karışıyorsun yazdığıma?! Bırak, altını kırmızı çiz, yeter. Hayret bişey!

Neyse, Cemile ceketi sildi, sağolsun, iz kalmadı. Ama n’apcam şimdi ben? Arkadaşlar bilet alın diyor. Alayım. Kaliforniyaya uçak bileti alayım olur mu? KLMden 306 euroya gidiş dönüş. Gerçi vergisi masrafı ekleniyor. Euro kuru ne olacak belli değil üstelik. Nasıl da özledim oradaki arkadaşımı. Havalar hep ılıkmış orada, okyanusa girerdim mesela, evi yakınmış… Ama burada işler karışık. Ah ağabeycim –bak yine değiştirdi- ah, n’olcak bu haller?! Evlenmekle bitmiyor, evliliği sürdürmek ayrı zor. Halbuki evlenmekle bitse, sonrası sonsuza dek mutlu olsa?

Hah, ben yazacaklarımı bitirmeden bir müşteri masama oturdu ve sorun neydi diye sormamla ağlamaya başladı. Allahım sen bana sabır ver, güç ver, akıl ver, fikir ver yarabbim nokta.

Sağlık da ver, en büyük zenginlik sağlık şimdi nokta.