20 Şubat 2008

Derki sayı 26 çıktı!

Severek okuduğum ve yazmaya devam ettiğim internet magazini Derki'nin 26. sayısı çıktı. Bu sayıda hayattaki en büyük başarım olarak gördüğüm mükemmele yakın bir yaşam sürme sırrımı(!) paylaşıyorum. Peh peh peh!

O değil de asıl editörümüzün bu sayı çıkmadan önce bize ilettiği yazar karnesiyle böbürlenmek istiyorum. Üşenmeyip derkinin tüm yazarları için öyle bir iki cümle değil, koca bir paragraflık geribildirimde bulunmuş, bir nevi hepimize not vermiş. Benim hakkımda da tam bir istikrar örneği olduğumla başlamış. Değişik ve yararlı konularda yazdığımı belirtmiş.

Konu çeşitliliğini biliyordum, bu kadar takdir gördüğünden haberim yoktu. İlle kendimi eleştireceğim ya kendi kendime 'sen de hologramcı olarak girdin, o ve ondan başka herşey hakkında yazıyorsun, bir konuda dikiş tutturamadın gitti!' diyordum. Meğer yaptığım iyi birşeymiş.

Bir istikrar örneği olduğumun ise farkında değildim! Evet, yazıları göndermemizi istediğinde aklımda bir konu olmasa bile -ki genellikle olmuyor zaten- kasarak da olsa bir yazı yazıp gönderiyorum. Sonra merakla yayımlanıp yayımlanmadığına bakıyorum çıktığı gibi ve hep yayımlanmış oluyor. Bu istikrarımın sırrını da burada paylaşayım: hiç 'istikrar' konusuna kafayı takmamak. Ona takacağımız kafayı yazılarımıza takmak!

Ne dedim ben şimdi? Bilmiyorum... Uzun zamandır boşlamıştım -blog yazı istikrarımı kafaya taktığımdan olsa gerek- saçmaladım bir miktar...

Derki Sayı 26: Çıkaramıyorsan Ekle

Yeni yılın ilk yazısını beni her yönüyle mükemmel bir yaşama yaklaştıran minik bir sırrımı paylaşmak için yazıyorum. Bu sırrı zaten bilenler ve uygulayanları tebrik ediyorum. Sır olarak bahsettiğim şeyi daha önce denememiş olanlar basitliğini gördükten sonra hayıflanmasınlar... Evet hayatımızı mükemmel yapabilecek şeyi öğrenmek çok basit, uygulamak... Orası size kalmış!

Bu sırrı uygulamak için öncelikle hayatımızı nasıl geçirdiğimizi matematiksel olarak ortaya koymak gerekiyor. Kendiminkini örnek olarak sunabilirim. 8 saat uyumak bana iyi geliyor. 7 saat uykuyla da idare edebilirim. 6ya düşünce çok verimli olamıyorum. Dolayısıyla günün üçtebirini uykuda geçiren biriyim. Kalan 16 saatin 11i işe giderken, dönerken ve çalışırken geçiyor. (eskiden 12-13 saatini ayırıyordum, işe yakın oturmanın, eve yakın çalışmanın ilk faydası, haftada artı 10 saat) Bunun bir saati öğle tatili olarak geçse de iş ortamından çok uzaklaşamadığım için onu da işten sayalım. Geriye hayatımın muhteşem 5 saati kalıyor!

Formülümün ilk ayağı basit; bir gündeki saat sayısını 24ün üzerine çıkaramayacağımıza göre değiştiremeyeceğimiz unsurları dışında kalan kısmına hoşumuza giden şeyleri eklemek. Tabii ki bu 5 saatin içine bir öğün, belki onun hazırlanması ve sonrasının toplanması, ertesi güne hazırlık ya da evin düzenini sağlamakla ilgili zaman alan başka şeyler yapması gereken insanlardansınız. Kendi başıma yaşamaya başladığım zamanlarda bunu kendi kendime bir meydan okuma olarak algılayıp ev ve mutfak işlerinin gözünü çıkarmıştım ve tüm bu muhteşem geçirebileceğim zamanlarımı çarşafları ütüleyerek ya da yerleri cilalayarak geçirmekteydim. Ev işi nankördür demelerinin nedenini anlamam uzun sürmedi neyse ki!

Ben de bu saatlerin hakkını verecek yeni aktiviteler ekledim hayatıma. Spor ve dans özgür saatlerimin muhteşem geçmesini sağlayan yeni uğraşlarım oldu. Haftanın birkaç gününü bu şekilde geçirmenin beni yormadığı gibi aksine şarj ettiğini fark ettim. Fiziksel aktiviteyi sakin olarak geçirdiğim başka uğraşlarla dengeledim. Bir hobi sahibi olmanın hayatımızı nasıl değiştireceğini anlatmam zor. Sadece keyif için yaptığın bir şeyde giderek ustalaşmanın keyfi bambaşka. Hatta biraz abartıp, bir konuya enerji ayırıp sabırla uğraşarak potansiyelini ortaya çıkarmanın güzelliğini yaşamaya ek olarak insanda herşeyi bu şekilde başarabileceğine dair bir inanç oluşturuyor diyebilirim. Yaşayıp görmek size kalmış... Belki yerler aynı sıklıkta cilalanmıyor ancak yaşanır bir ortam olmasını sürdürüyorum evimin... Birçok insan kadar tv izlemeye de vaktim kalmıyor ancak bunun da bir eksikliğini görmedim.

Sırrımın ikinci ayağı, hayatımızın içeriğini değiştiremeyeceğimiz kısımlarını, belki işyerinde hergün yaptığımız işleri hep bir öncekinden farklı bir şeklide yapmak. Bunun hayatımızın otomatiğe aldığımız kısımlarında tam bir farkındalık getireceğinden emin olabilirsiniz. Yine kendi hayatımdan bir örnek; gün içinde birsürü imza atmam gerekiyor, mesela önceden kontrol ettiğim dosyalar bir yığın halinde imzalamam için geliyor. İnsanın hızla bitirmek isteyeceği ve zihnini hiç çalıştırmadığı gibi imzasının bozulmasına kadar varabilecek bir sıkıcılık içeren bu iş aslında gün içinde yaptığım en zevkli şeylerden biri oldu. Çünkü her imza atışımda kendimin veya sevdiğim insanların ağzından ismimle başlayan bir cümle duyduğumu hayal ediyorum: Pınar seni seviyorum. Pınar seni özledim, Pınar seninle gurur duyuyorum... Hayatımda daha bilinçli bir afirmasyon çalışması yaptığımı hatırlamıyorum ve bunu gün içinde çalıştığım saatlerde yapmış oluyorum!

Hayatımın büyük bir kısmı değiştiremeyeceğim şeyleri değiştirmeye çalışmakla geçti. Değiştirmem gereken şey kendimmişim meğer... Herhangi bir iş yapıyor olabiliriz, ancak nasıl bir hayatımızın olacağı işimizle, hayatta sahip olduklarımızla ya da etrafımızdaki insanlarla ilgili değilmiş, nasıl biri olduğumuzla ilgiliymiş... Nasıl biri olduğumuzu bilmek yoldaki ilk durak, olduğumuz kişiyi olmak istediğimiz kişi haline getirmek ondan sonraki belki de son durakmış. Belki yol boyunca sürecek bu uğraş ise hayat yolculuğunu en zevkli yolculuk hale getiriyormuş. Daha iyi bir hayat olmalı diyenlere katılıyorum: Mükemmel bir hayat sürmek mümkün!

02 Şubat 2008

İnternetten Nasıl Gerçekten Para Kazanılır?

Önceki yazımda internetten para yerine deneyim kazanarak sonuçlandırdığım tecrübemden bahsetmiştim Yine de moralimizi bozmayalım, ‘peki hiç mi yolu yok bunun?’ diye serzenişte bulunan okurlarımızın gönlü ferah olsun. İnternetten para kazanmanın yolu, hatta yolları var.


-Daha önce kimsenin yapmadığı bir şey yapmak

-Benzersiz içerik oluşturmak



İlk maddeye bildiğim en güzel örnek olan İngiliz delikanlıdan başlayalım. 2005 yazında İngiltere’nin kenar şehirlerinden birinde orta halli bir ailenin sivilceli oğlu olan Alex Tew, yaklaşan üniversite dönemini istediği okul ve bölümde okuyabilmenin saati 4 sterlinden markette çalışarak biriktireceği harçlıkla mümkün olmayacağını anlayacak denli zeki bir çocuktu. Başka bir yolu olmalı diye düşünürken aklına bir fikir geldi ve onu uyguladı: Bir web sitesi yaratıp ana sayfasındaki 1milyon pikseli tanesi 1 dolardan satmak. Ana sayfasından satın alınabilecek en küçük alan olan 400 pikseli 400 dolara sattığında bunun hayatında kazandığı en kolay 400 dolar olduğunu söylüyordu. Siteyi açtığının üçüncü haftasında üniversite için yeterli parayı kazanmıştı bile. Günlük ziyaretçi sayısı serverların kaldırmayacağı kadar artıyor, her gün başka bir gazetede haberi yayımlanıyor, Amerika’ya TV Şovlarına katılıyor ve pikselleri kapış kapış satılıyordu. Uzun lafın kısası, başta herkesin çatlak olduğunu düşündüğü çocuk, siteyi açtıktan tam dört ay sonra son bin pikseli ebay’de açık arttırma ile 38.000.- dolara sattı ve toplamda bir milyon dolardan fazla parayı, anında mantar gibi türeyen kopya rakip sitelere rağmen dört buçuk ay içinde kazanmış oldu. Piksel satış sloganı olan ‘internet tarihinde bir parçanız olsun’u kendisi için kullansak yanlış olmaz. Çok basit görünen bu fikri ilk olarak akıl etmesi ve uygulamasıyla internet tarihine geçti. http://www.milliondollarhomepage.com/



Sıradakı olayın kahramanı Karyn Bosnak. İnternet tarihine cyberbegging kavramını katan Karyn’in hikayesi de Alex’inki kadar ilginç. 2002 yazında işini kaybettikten sonra starbucksta latte içmeye ve orijinal Gucci çantalar almaya devam ettiği için kredi kartlarına 20.000.- dolarlık borcu birikmişti. Onun da çözümü bir gece düşünürken geldi, 20000 kişi bir dolar verse borç ödenir dedi ve durumunu anlattığı, online olarak ödeme kabul edebildiği basit bir site yaptı. Gelen bağışları hafta hafta ilan ediyordu ve sadece 20 hafta sonunda gerçekten kredi kartı borcu kalmamıştı. Bunun işe yaradığını görenler artık şu ya da bu nedenle internetten para istedikleri siteler yaptılar. Ancak Karyn’in orijinal hikayesi para etmeye ve ünü tüm ülkelerde yayılmaya devam ediyordu. Kredi kartı borcunu ödedikten sonra siteden yardım kabul etmeyi durdurdu ancak hikayesini anlattığı bir kitap yazdı. Ardından film hakları için yapımcıların sıraya girdiği haberleri çıktı ancak bu konunun detaylarını öğrenmek için kitabı satın almak zorundaymışız. Sitesinin adresi hala aynı ancak başlığında artık kurtarılmaya ihtiyacı olmadığı yazılı ve yazdığı son kitabını tanıtıyor. http://www.savekaryn.com/



İkinci kategori olan benzersiz içerik için örnek verebileceğim siteler çeşitli. Drew’in ortalama bir Amerikalıdan tek farkı 9-6 çalışmaktan hoşlanmaması. Buna alternatif olarak yaptığı şey her gün yeni bir karikatür eklediği bir websitesi yürütmek. Yazdığına göre yaratıcı faaliyetleri için haftada 60 saat çalışıyormuş. Sitesine reklam almadığı için tek geliri karikatürlerinin basılı olduğu tişörtlerden elde ettiği gelir. Sitesi 2000 yılından beri açık ve reklamsız yaratıcılığının günlük ifadelerini bekleyen hatırı sayılır sayıda takipçisi var. Hayat ve meslek seçimi konusunda kendisine benzeyen ve aynı işi kendi sitesinde yürüten bir eşi ve onunla ortak yürüttükleri bir siteleri daha var. Her gün yeni bir karikatür çizen, bunun yanında günlük, video gibi başka yaratıcı ürünler ekleyen ve bunu yıllardır yapan bir insan için ‘humorist’ unvanını layığıyla taşıdığını söylenebilir. Ne dersiniz? http://toothpastefordinner.com/



Randall Munroe’nin tam zamanlı internet karikatüristi olması Nasa’daki işinden ayrıldıktan sonra eski defterleri internete aktarması sayesinde olmuş. Onun sitesi her gün güncellenmese de Drew’inki gibi reklamsız. Fizik bilgisinin yansıdığı tarzı ise kategorinin başlığı gibi: benzersiz! http://xkcd.com/



Bu sürekliliği sağlayacak denli büyük bir yaratıcılık yeteneğine sahip olmayanlar ne yapacak peki? İnternet konusunda başarının anahtarlarından birinin orjinallik olduğunu hatırlatıyorum ve üzerine basarak tekrarlıyorum, internette orjinallik. Normal hayatta normal olan şeyleri internette ilk kez ve orijinal bir şekilde sunmak tişört işiyle uğraşmak istemeyenlere de reklam geliri kapısını açıyor. Örneğin dans etmek gibi bir zevki olan normal bir yazılımcı olabilirsiniz. Bu zevkinizi yaşarken çektiğiniz videoları yüklediğiniz bir günlük sizi işinizde olamayacağınız kadar ünlü edebilir! İşe gitmeden önce, çoğunlukla pijamalarıyla evinin salonunu gösteren bir kameranın önünde kendi seçtiği, yada şanslıysanız sizin seçtiğiniz bir şarkıda dans edip, işe gitmek üzere evden çıkmadan önce sitesine yükleyen biri belki de 9-6 işinden kazandığından daha çok kazanıyordur, kim bilir? Üstelik en sevdiği şeyi yaparak bir internet fenomeni olmanın keyfini sürmek de işin zevkli kısmı olsa gerek. http://dailydancer.com/



Bunu yeterince ilginç bulmadıysanız bir de şuna bakın… Heather B. Armstrong da geçimini internet sitesinden sağlayanlardan. 2001’den beri internette yayımladığı bir günlüğü var. Eski bir web tasarımcısı olduğu için her ay yenilediği tasarımı, her gün eklediği yeni bir chuck –köpeği- fotoğrafı ile gayet hoş görünüyor. Reklam geliri dışında şu an kendi çektiği fotoğraflardan oluşan bir takvim satıyor. Tam zamanlı günlük yazarlığına günlüğünde iş arkadaşlarını çekiştirdiği için işinden kovulmasından sonra başlamış! Boşuna değil, üstüne basa basa öğütlediği şey; eğer işyerindeki insanlar internette yazdığınızı biliyorlarsa onlar hakkında yazmayın! Paylaştığı benzersiz içerik ise belki de çoğumuzun sahip olduğu şey: normal, sıkıcı bir günlük yaşam! http://www.dooce.com/



İki kategoride özetlediğim internetten para kazanma konusu amacı ne olursa olsun bu amaç doğrultusunda gerekenleri yapıp doğru adımları atanlar tarafından başarılı sonuçlar veriyor. Üstelik bunu yapanlar bizim gibi normal insanlar. Çıkış noktası belki dibe vurduğunu hissettiği nokta, ya da günlük yaşamın sıradanlığına uzun soluklu bir isyan. Dünya üzerinde ‘büyük düşünce’nin böylesine büyük kazançları çok çok kısa sürelerde mümkün kıldığı bir dönem olmamıştı. İlham verici bu örneklerle karşılaştıkça ben de internet tarihine geçmemi sağlayacak bir şey bulmanın an meselesi olduğunu düşünüyorum ve bunu olası hale getiren bir ortam sunduğu için İnterneti çok seviyorum.