22 Eylül 2008

Sevgili Günlük

Sevgili günlük,
Hava serin, bugün denize girmedim, dün girmiştim. Dün de serin bir gündü. Tek farkla, güneş görünüyordu. Gerçi dün sabah buraya yağmur yağıyorken ben yine de güneşi görüyordum çünkü yağmurların döküldüğü bulutların üzerindeydim. Düşününce hergün güneşli, sadece bazı günler araya bulutlar giriyor. Bulutların olması kötü değil, çünku hep farklı bir görüntü çiziyorlar. Şu andakiler harika mesela...

Bu cihazla yazmak zor. Hem basmak istediğin tuşu ıskalamanın kolay olması hem de varsayılan dil ayarının farklı olması bakımından... Birşey yazmak üzere tuşlara basarken eğer o dildeki bir kelime ile eşleşiyorsa yazdığını o kelime ile değiştiriyor!

Bugün babama 98 yaşındaki müşterimden, hergüne bugün harikayım diyerek başladığından bahsettim. Çok hoşuna gitti, o da kendisini harika hissetti, kum dolu büyük bir kovayı eğilerek taşıyıp taşların arasındaki boşlukları kumla doldurdu ve beli tutuldu.

Okuduğum kitabı bitirdim, sonu daha çok ağlattı. Anneme kitabı anlattım ve neden ağlattığını. Sonra bir film izledik. Filmi izlerken gülmekten annemi öksürük tuttu. Daha önce izlediğim bir filmdi ama ben de güldüm. Babamın beli tutuktu ama o da güldü.

Özetle hayat güzel. Yine yazarım.

16 Eylül 2008

Sofi

Az önce şubeyi ziyaret eden Sofi'yi uğurladim. Sofi size daha önce burada bahsettiğim yaşam formu. Onun işi düşmez tabi, insanının aylık ziyareti geldiği için birlikte uğradılar, bu sefer çantada değil, kendi ayaklarıyla geldi.

İnsanının işlemi yapılırken sesi çıkmıyordu, ne zaman ipini reklam panosunun ayağına bağlayıp asma kata çıktı o zaman inlemeye başladı. Durduğu yerde hızla kuyruğunu sallayıp titrerken içim razı olmadı, kapıdan giren herkes potansiyel de olsa muşterimiz deyip yanına gittim. Hoşgeldin dedim, değişiklik yok, nasılsın diye sordum, cık, gözleri insanını son gördüğü noktaya odaklamış huysuzluga devam. Biraz sevdim o zaman sakinleşir gibi oldu. Kahverengi tüylerinin altında bir deri bir kemikmiş meğer. Onlar da sıfır beden modasına mı uyuyorlar anlamadım. Özlemle bekleyene göre epey vakit geçti insanı aşağı inip yanına gelene kadar. Takdir ettim, köpek olsa bir kerecik hav derdi, değil mi? Sofi demedi.

İnsanı yanına gelip normal bir ses tonuyla bir insanla konuşur gibi 'biraz daha beklemen gerekecek Soficim, işim henüz bitmedi dedi ve Sofi heyecanla ipini cekiştirmeyi bıraktı, sakince yere oturdu!