10 Ekim 2009

Derki Sayı 33: Mutfak Askım

Lütfen başlığı okuduğunuz gibi ş yerine yanlışlıkla s yazdığımı, bu yazının mutfağa duyduğum romantik hislerle ilgili olduğunu düşünmeyin. Bahsettiğim bir mutfak askısı, kepçe, spatül, karıştırgaç, kevgir gibi mutfak aletlerini duvara asmaya yarayan bir mühendislik harikası!


Bir mutfak askısı ihtiyacımın olduğunu yeni mutfağımda leziz yemekler pişirmek için aldığım dökme demir tencerelerimde silikon gereçler kullanmam gerektiğini ögrendigimde farkettim. Onları ocağa yakın bir yerde konuşlandırmaya yarayan bir çubuk ve çubuga takılan çengeller ve tabii o çubugu duvara monte etmekte kullanılacak iki dübel ve iki vidadan oluşan seti eve getirdim ve matkaplı prensi beklemeye başladım. Prens zaten mevcut, matkap da mevcut -hiç kullanmamış olsam da- ve prensle matkap güzel bir pazar gününde mutfak askımla tanışıp onu duvara monte etmeye niyetlendiler. Ben de gözlemci ve yardımcı olarak onlara eşlik ettim. Ve hikayemiz başladı.


Matkap dediğim su terazisinden ingiliz anahtarına, kerpetenden şerit metreye ve tabii çesit çesit matkap ucu ve tornavida ucuyla birlikte bavula benzer kocaman siyah bir kutu içinde duruyor ve ben daha önce denediğim için biliyorum ki kapağını kilitleyen klipsleri bile açamıyorum. Prense nasıl açılacağını tarif edip kapağını açmasını sağladıktan sonra matkabı çikariyoruz. Nevi şahsına münhasır başka bir mühendislik harikası olan bu ağır ve bir miktar korkutucu aleti sanki canlı bir yaratıkmış gibi evirip çeviriyoruz, üzerindeki düğmeleri inceliyoruz. Namluya en yakın yatay bir düğme var sol tarafında bir spiral sağ tarafında bir çekiç resmi var mesela. Spirali anlıyorum da çekice bir anlam veremiyorum oysa az sonra onun da darbeli şekilde kullanmaya yaradığını ögrenecegim. O hizada sağında solunda herhangi bir ikon olmayan başka bir düğme var -o da tornavida sıkıştırma ve yön değiştirip gevşetme modunda kullanmaya yarıyormuş. Onun dışında da zaten bir tek tetik kısmı var, onun ne işe yaradığını zaten biliyoruz.


Matkabı fişe takıyoruz, tetiğe basınca namlu bölümündeki siyah şey dönmeye başlıyor. Bir de ucunu taktık mı çalisacak yani. Mutfak askısının kutusundan nasıl monte edileceğini gösteren bir kağıt da çikmisti, ona bakıyoruz, 06mm diyor. Matkap uçlarını inceliyoruz inceden kalına gittiğini görüyoruz ama çapini gösteren bir işaret ya da yazıya rastlayamıyoruz. Tahmini bir tanesini takmak istediğimizde başka bir sürpriz bizi bekliyor, matkabın ucu bütün uçları toplayıp takabileceğimiz kadar geniş. Namlunun ucundaki siyah bölüm gövdeden ayrıymış gibi duruyor, en ucundaki bilezikte bir ok ve release yazıyor. Yani ters tarafa döndürünce sıkıştırması gerek şeklinde bir mantık yürütüyoruz. Hangi ucu seçip nasıl takacağımızı ögrenmek için babamı arıyorum. Önce ne yapmak istediğimizi anlatıyorum. O da hangi ucu seçmemiz gerektiğini ve onu nasıl takacağımızı ve deleceğimiz yer fayansa denk geldiği için önce bir çivi çakar gibi yerini belli etmemiz gerektiğini ondan sonra önce spiral tarafında biraz delip sonra darbeliye getirip derinleştirmemiz gerektiğini o kadar sürede ve o kadar spesifik şekilde anlatıyor ki kendimi 1 dakikada marangozluk bilgisi yüklenen Neo gibi hissediyorum. Doğru çaptaki elmas uçlu ucu kolayca takıyoruz, ben elektrik süpürgesini hortumuyla tozları çekecek şekilde ayarlayıp çalistiriyorum ve prens matkabı ateşliyor ve ucu elektrik süpürgesinin sesini katlayan bir gürültü ve tozlar çikararak duvarın içine giriyor. Matkabın ucunun daha fazla dönmediğini farkettiğimde dur diye bağırmam gerekiyor. Çkarip merakla deliğimize baktığımızda sadece fayans kalınlığında olduğunu gülerek farkediyoruz. Evin duvarlarının sağlam olduğunu söylemişlerdi de delinmeyecek kadar sağlam olduğunu kastettiklerini anlamamıştık. .Önceki sahiplerinden kalan bir çivi farkediyorum. Tam fayansların arasına denk gelecek şekilde çakilmis. Derinliğini merak ettiğimiz için kerpetenle tutup çekiyoruz ve derinliğinin taş çatlasa 1 cm olduğunu görüyoruz. Demek ki onlar duvarların -delinmeyecek kadar- sağlam olduğunu biliyorlardı ve 1 cmlik çivi dışında birşey çakmaya tenezzül etmediler. Ama bizim 6 mm çapinda iki deliğimiz olması ve onların içine 3 cmlik dübel girmesi gerekiyor!

Aynı zamanda mühendis olan prensin aklına bambaşka bir çözüm geliyor. Bir japon yapıştırıcısı almış, üzerinde metal, deri, ahşap vs herşeyi yapıştıracağını yazıyor. Kullanma talimatını okuyup kolları sıvıyoruz. içimden eğer öyle olsaydı o zaman kimsenin hiçbir yeri matkapla delmemesi gerekirdi gibi bir düşünce geçiyor ama innovatif çözümleri seven yanım onu susturuyor. Daha yapıştırıcıyı delerek açarken eline bulaşiyor, hızla yıkayıp parmağında kalan kısmın soyularak geçeceğini umuyoruz. Talimatlar, bir yüzeye yapıştırıcıyı sürün, hemen kapağını kapatın ve yapıştırın 10-60 saniye sabit bir şekilde bastırın şeklinde minimum iki kişi gerektiren bir süreçten bahsediyor. Neyse ki biz de iki kişiyiz ve yapıştırıcının kapağını açıp hızlıca prensin elindeki askının duvara değecek iki ucuna sürüyorum ve ben kapağını kapatırken o duvara yapıştırıyor. Sağlam olsun diye bir dakikadan bile uzun bir süre boyunca askıyı duvara itiyor. artık olmuştur herhalde diyerek bıraktığında askıyla beraber onu bu şekile asabileceğimize dair hayallerimiz de şangırt diye mutfak tezgahına düşüyor!


Sözlüğümüzde vazgeçmek gibi bir kelime olmadığı için ben askıya sürdüğüm japon yapıştırıcısı izlerini temizlemeye çalisirken prens bir vidayı çivi gibi açtığımız deliğe çakmayi deniyor. Japon yapıştırıcısı tam bir baş belası, metal askıyı fayansa yapıştırmıyor ama metalin üzerindeki kalıntıları elimin yapışmasına yetiyor. Elimi hemen yıkayıp iki parmağımı birbirine değdirmeye korkarak fırça ve süngerle ovuyorum. Birden hayalimde değen herşeyin ona ve zorlukla ayırabildiklerimizin de ondan sonra değdiği herşeye yapıştığı gibi bir kabus canlanıyor ve gülüyorum. Neyse ki öyle olmuyor, tamamen çikmiyor ama kalıntılar en azından yapışkan değil artık. Çivi seansı da çok iyi gitmiyor, sadece çivinin ayakta kalacağı kadar çakabilmis, onu çikarip metalin ayağından geçirip tekrar çakmaya kalkınca o da askıyı taşimıyor.


O sırada telefonum çaliyor. Arayan babam. Ona matkapla ve japon yapıştırıcısıyla olan maceramızı anlatırken o kadar çok gülüyorum ki gözlerimden yaş geliyor. Canım babam japon yapıştırıcısı ile ilgili bölüme hiçbir yorum yapmıyor, maktapla ilerleyemediysek arkasında demir olabileceğini ve o durumda delinmeyeceği gibi matkabın ucunun bozulacağını anlatıyor. Bu durumda arkasında demir olmayan ve tam da askının iki ucuna denk gelen iki delik kombinasyonunu bulmak üzere mutfak duvarını delik deşik etmek yerine bu konuyu unutmaya karar veriyoruz. Tam o sırada delikleri delmiş olsak bile onlara yerleştirmemiz gereken dübellerden birinin mucizevi şekilde ortadan kaybolmuş olduğunu farkediyoruz. Bütün bu hikayenin mekanı olan mutfakta çöp dahil her köşeye bakmamıza rağmen de bulamıyoruz.


Eh, delinmemek için bu kadar direnen duvara daha fazla ısrar etmiyoruz. Daha önce dolap kapağına bir çöp kutusu monte etmiş ve ilk kez karşilaşilan bir güvenlik sistemi olan bir ocağı nasıl yakacağını kendi kendine keşfetmiş bir çift olarak özgüvenimiz tam, mutfak askımız çekmecede hayatımıza devam ediyoruz.