28 Kasım 2007

Hayatımdaki Diğer Şeyler

Merak etmeyin durduk yerde günlük hayatımdaki alışkanlıklarımdan ya da yüz yıl düşünseniz merak etmeyeceğiniz başka detaylarımdan bahsetmeyeceğim. Son zamanlarda fazla mesaj yazmamamın bu seferki nedeni konu darlığı değil, başka işlerle uğraşıyor olmam…

Kısaca bir süredir bununla uğraşıyorum. O uzun yazının birazını bile okuyanlar içeriğin benim kalemimden döküldüğünü anlayabilir. Durum aynen orada yazılanlardan ibaret ve doğal olarak bu sitenin tanıtımını yapmaktayım. Blogda da bahsetmeyi, burayı bir kar kapısı olarak görmediğimden olsa gerek, düşünmemiştim. Ancak bunun kendimle çeliştiğine karar verip bahsetmeye karar verdim. Aksi takdirde insanları, bunlar internetten yırtmaya çalışanlar, bunlar benim cici okurlarım şeklinde kategorize etmiş olacaktım, ki hiç normalde yaptığım bir şey değildir! Hem benim okurlarımın cümle alemden ne eksiği var ki olanları en son onlar duysun?! Hiç işte…

Buraya kadar yazdıklarımda bol bol işaret sıfatı kullandığımı fark ettim, ki bu ancak google’da bununla, orada, bunlar gibi kelimeler aratanları –eğer varsa diyeceğim, ama neler aratmıyorlar ki?- buraya yönlendirecek anahtar kelimeler. O nedenle durumu açıkça anlatayım:

Efendim, uvme diye bir şey var. Online oyun, sosyal ağ ve ağ pazarlamasını (mlm de diyebiliriz, multi level marketing kısaltması olarak) birleştirip hepimizi gönüllü bağımlısı yapacaklarını iddia ettikleri oyunları ve zengin edecek sistemiyle gümbür gümbür geliyorlar. Ortada henüz bir şey olmadığı için ‘iddia ettikleri’ diyorum ve bunun gerçekleşme olasılığın %50 olduğunun farkında olarak devam ediyorum. Bu durumda ne yapılır? Ya ‘eee? Yani?’ der geçilir, ya da üye olunur. Ben ikinciyi tercih ettim, ve şimdiden başıma bir sürü güzel şey geldi. Sponsorum Türk çıktı, bu konularda benden bile deneyimli olduğunu öğrendim, bana bir dolu yol yordam öğretiyor ve evet, O da uVme’de benim gördüğüm gibi büyük bir potansiyel görüyor.

Şu ana kadar öğrendiğim tüm spiritüel şeylerin doğrulaması gibi, aynı frekansta olduğum kişiyi mıknatıs gibi çekmişim ve öyle olmaya devam etmesini diliyorum. İnternetten yırtma gayreti işin şaka tarafı. Açıkçası hiç de zengin olacağım diye vicdanımı bir kenara koyduğum bir iş için kendimi paralayacak değilim. Aksine, her anından keyif aldığım bir süreç başladı, benim takımıma katılanlar için de öyle olacak, dolayısıyla bu katlanarak artsın! Fark ediyorum ki hayatın her anını kendime meydan okuma seremonisine çevirmekte ustayım. “Hah, hem etik ol ve daima tok. E nasıl kitleleri takacaksın peşine?” diye soruyor içsesim, ben cevaplıyorum “Olur oluuur, endişe etme sen, var bizim gibi insanlar…”

Özetin özeti, şu anda daha önceki yazılarımda bahsettiğim bolluk bilincine giden doğru yolda olduğumu düşünüyorum. Aksi çıkarsa neden öyle olmadığını da yazarım tabi…

Bir de, üyelik şimdi parasız. Üye olunca sponsorumun bana aktardıklarına ek olarak kendi bildiğim her şeyi yine parasız olarak aktarmaya başlıyoruz. Oyunlar açılınca, yani 21 Ocak 2008’de, oyun oynamak tercihinize göre ücretsiz veya ücretli+daha çok kazanma imkanlı olacak, üye olmak ise ücretli olacak. Bunu söylemeyip kandıranlardan yeterince dilim yandığı için özellikle belirtiyorum. Ve açıkçası ücretli olmasını garipsemiyorum. Hayatta ne kadar ekmek verirsen o kadar köfte alıyorsun, bizzat test ettim ve ekmek vermeden köfte alana rastlamadım!

24 Kasım 2007

6. Uluslararası Komedi Filmleri Festivali

Başladı!
Açılışı büyük bir iştahla cuma günü yaptım. İlk filmi izledikten sonra sevinçten şakıyordum desem yalan olmaz. Nasıl da özlemişim bu güldüren, sonu mutlu biten ve dahası içinde en sevdiğin şarkıların olduğu filmler izlemeyi.



Şarkıyla ilgili anekdotu anlatayım ve şaşırın. Geçtiğimiz günlerde bir öğle tatilinde kadıköy çarşısında -muhtemelen yemekten dönerken- oradaki kitapevlerinden birinin dışarıya yöneltilmiş kolonundan daha önce duyduğumdan emin olduğum, insanı ilk anda kavrayan ve kanını kaynatan bir latin melodisi üzerine bir kadın vokal sesi gelmekdeydi. Şarkının bitmesini bekleyip içeri girdim bu çalan ne diyerek. Nostaljik karışık bir albümmüş. Yok yok, az önce çalan parçayı öğrenmek istiyorum deyince albümden baktık. Yma Sumac'ın 'Gopher' adlı parçası imiş! Bu yaptığım internetin paylaşmayı seven üyelerinden şarkının bulunduğu albüm -The Mambo- indirilerek aynı gün tamamlanan operasyonun sadece başıydı.

Perulu bir afet olan Yma Sumac'ın 1954 tarihli bu albümündeki aynı parçanın izlediğim ilk festival filmi olan Fırıncı'da karşıma çıkmasına ne demeli peki?! Daha fazla detay vermek istemiyorum. Sadece, eğer şimdi haberdar oluyorsanız Perşembe'ye kadar sürecek bu sinema ziyafetinin tadını çıkarın derim.

Gecenin ikinci filmi Bıktım Bu Veletlerden'di. Çocukların insanı ne hale getirebileceğini hiç sulandırmadan anlatmışlar. Filmden anladığım çocuklarla birlikte anne babaları da büyüyor ancak bu hiç de kolay olmuyor.

20 Kasım 2007

4. Salsa Cumhuriyet Kupası

Hevesli bir danssever olarak geçtiğimiz yıl da izlediğim cumhuriyet kupasını izlemesem olmazdı. Tarihi açıklandığı gibi takvimimde işaretlemiş, o günün -17 kasım 2007- gelmesini bekliyordum. Biletleri almak hep aklımdaydı, ancak bunu ertelememin hayırlı bir nedeni olduğunu son hafta anladım. Şansa bakınız ki dancentrum'un ödüllü sorusunun o haftaki ödülü cumhuriyet kupasına iki kişilik davetiyeydi. Kupanın detaylarını okur, arkadaşlarımın yarışmacı olduğu haberlerini alırken 'benim bu kupaya davetli olmam gerekir' diye düşünmemin sonucu olarak mı yoksa bilmediğimiz bir nedenden ötürü talihimin dönmesinden ötürü mü bilmem, davetiyelerden birini ben kazandım! Teşekkürler dancentrum!



Gelelim kupaya… Bu sene gündüz yarıfinallere ek olarak klasman belirleme yarışması yapılmış. Geçtiğimiz senelerden bir diğer farkı da yarışma kategorilerine bachata ve merengue danslarının da eklenmiş olmasıydı. Akşam finallerde merengue izlemediğimize göre bu kategoriye başvuru yapılmadığını çıkarabiliriz sanırım. Ben akşam başlayan finalleri izledim. Biraz geç başlaması dışında organizasyonda herhangi bir kusur yoktu. Eh, o kadarı olur dedik, fazla önemsemedik. Finallere kalan çift sayısı fazla olduğu için ve her çifti kendi seçtikleri müzikle teker teker izlediğimiz için yarışma bittiğinde geceyarısını çoktan geçmiştik. Ancak zerre kadar pişman değildik!

Açılış salsa çiftlerle oldu. 12 çiftle en kalabalık kategoriydi. Yarışmacıları toplu olarak izlediğimizde pek birşey anlamadım ben. Bir dakikalık müzikte hangi çifti izleyeceğini şaşırıyor insan. Şovlarını tek tek izlediğimizde ilk ikiye kimlerin gireceğini anlamıştık zaten. Birinci olan çiftin (Özge Ertem- Alper Gülgeçoğlu) şovu çok yaratıcıydı! Show salsa çiftlerde sadece iki finalist kalmıştı. Birinci olanlar (Esra Aydın- Muzaffer Gür) geçtiğimiz senenin de galibi Ankaralı sempatik çiftti. Şov salsa grup sayısında ise epey bir artış vardı: 8 grup! Gruplardan biri (Danspor Team) Bursadan gelen miniklerden oluşuyordu ve çok tatlılardı. Uykuları gelmeden şovlarını erken izledik. Diğer gruplardan ikisi tanıdığım arkadaşlarımdan (Cihat Can Dance Team ve Dancexpress Dance Team) oluşuyordu. Şovları gayet güzeldi bence ancak dereceleri çok parlak gelmedi. Sanırım hakemler şov deyince mizansene önem veriyorlar. Dediğim gibi merengue izlemedik, ancak bachata yarışması yokluğunu aratmadı. Öyleki her finalisti izledikten sonra kesin birinci olur diye düşündüm ben. Ancak birinci olan genç çift (Damla Tayran- Alkım Korkusuz) apayrı bir şekilde dibimizi düşürdü.

Yarışma dışında da şovlar izledik. Brezilyalı bir çiftin tam olarak ne olduğunu anlamadığım dansı çok enerjikti. Samba gibi görünüyordu ancak bir vuruşta iki adım atmak gibi benim diyen dansçının zorlukla yakalayabileceği bir ritmde dans ediyorlardı. Sonra onlara bir çift daha eklendi ve bir şov daha yaptılar. Sanırım gecenin sonunda boynumda oluşan ağrı onları izlerken pistin tamamını görmek için boynumu uzatırcasına kafamı kaldırmaktan oldu!

O gece hakkında bahsetmem gereken son şey de birbirinden fırlama sunucularımızdı sanırım. Bahadır Efe ve Olgun Baran Kubilay dans etmek dahil olmak üzere türlü eğlenceler hazırlamışlar. Parodiye dayanan sunumların süre uzadığında bayma gibi bir riski olmasına rağmen bu iki arkadaş yedibuçuktan yarıma kadar süren yarışma boyunca bizi gülmekten kırıp geçirdiler.

Ödül töreni süre ilerlediği için hafif karambol havasında geçti. Birinci olan çift ayakkabıları ve Haziran 2008 de İngiltere'de gerçekleşecek olan World Salsa Federation'un düzenleyeceği Dunya Kupasi Salsa Sampiyonasına (World Cup Salsa Championship)katılma hakkını kaptı. Ben ayrılırken hala enerjisi olanlar için parti başlamak üzereydi. Sanırım anons edildiği gibi sabaha kadar sürdü, çünkü pazar akşamı geleneksel latin gecesinde çok az dansçı vardı.