16 Eylül 2008

Sofi

Az önce şubeyi ziyaret eden Sofi'yi uğurladim. Sofi size daha önce burada bahsettiğim yaşam formu. Onun işi düşmez tabi, insanının aylık ziyareti geldiği için birlikte uğradılar, bu sefer çantada değil, kendi ayaklarıyla geldi.

İnsanının işlemi yapılırken sesi çıkmıyordu, ne zaman ipini reklam panosunun ayağına bağlayıp asma kata çıktı o zaman inlemeye başladı. Durduğu yerde hızla kuyruğunu sallayıp titrerken içim razı olmadı, kapıdan giren herkes potansiyel de olsa muşterimiz deyip yanına gittim. Hoşgeldin dedim, değişiklik yok, nasılsın diye sordum, cık, gözleri insanını son gördüğü noktaya odaklamış huysuzluga devam. Biraz sevdim o zaman sakinleşir gibi oldu. Kahverengi tüylerinin altında bir deri bir kemikmiş meğer. Onlar da sıfır beden modasına mı uyuyorlar anlamadım. Özlemle bekleyene göre epey vakit geçti insanı aşağı inip yanına gelene kadar. Takdir ettim, köpek olsa bir kerecik hav derdi, değil mi? Sofi demedi.

İnsanı yanına gelip normal bir ses tonuyla bir insanla konuşur gibi 'biraz daha beklemen gerekecek Soficim, işim henüz bitmedi dedi ve Sofi heyecanla ipini cekiştirmeyi bıraktı, sakince yere oturdu!

Hiç yorum yok: