26 Haziran 2006

Deney #2A

Ekipman: 2 Bilet (gidiş- dönüş)
Pozlama: 7 gün
Sonuç: Başarılı!

Bir önceki deneyde karar verdiğim gibi hologram yapmama konusunda, pozlamayı arttırarak yeni bir deney yaptım. Bu deneyin anlamlı olması başka bir –laboratuar demeye dilim varmıyor ancak sanırım başka çarem yok- evet, başka koordinatlarda yer alan başka bir, bir, atölye diyeyim, atölyede yapmam gerekiyordu; kısmen açık havada bir atölyede.

Bunun hassas bir deney olmasını amaçlamıştım bu nedenle basıncın sabit ve bilinen bir değer olması için fizik kitaplarında yer alan ‘normal şartlar’ın geçerli olması gerekiyordu, yani günlük dilde, deniz seviyesinde! Işın kaynağında bir değişiklik yaptım ve güneşi kullandım. Pozlanacak yüzey olarak da kendi bedenimi kullandım. Pozlama süreleri iki gün 15–19 arası 4er saat, sonraki 5 gün 11–19 arası 8er saat sürdü. Tamamı 15 faktörlü koruma ve deniz suyu etkisinde gerçekleşti. Denizde geçen zamanları da ölçmek isterdim ancak dakikalarla ölçtüğümüz pozlamada 8 saatlik süreler söz konusu olunca istatistikî olarak göz ardı edilebilecek boyutta olduğunu düşündüm. Ve sonuç, başlıkta da belirttiğim gibi, kesinlikle holografik olmayan harika bir bronzluk!

Deney aşkıyla hazır oralara gitmişken hologram adına başka deneycikler yapmadım değil. Örneğin ışın kaynağı olarak ayı kullanmak gibi… İlk hologram deneyinden daha naif bir girişim olarak kaldı, gözle görülür bir etkisi olmadı. Zaten ay, ışın kaynağı değil, yansıtıcısıdır, deyip geçtim.

Bir de hologramı yapılabilecek objelerle karşılaşır mıyım diye bakındım. Malum, lazer ışınının rengini daha iyi yansıtması bakımından parlak –gümüş gibi- ya da aynı renkte ve tabii uygun boyutta objeler… Bulmasına buldum, gümüş gibi parlayan, doğal formda bir sürü minik şey. Ancak hepsi nedense benden kaçtılar. Daha doğrusu, suyun altında o kadar çeviktiler ki, hiçbiriyle tanışacak kadar yakınlaşamadım. Ben de onları doğal ortamlarından bırakıp geldim.

Bunlar dışında bir şey daha yaptım ki, tamamen plansız ve kendiliğinden gelişen bir durumdu, ben bile inanamıyorum. Ne mi yaptım? Bir röportaj verdim. Hazırlıksızdım, ayrıca söyleyecek fazla bir şeyim olmadığını düşünüyordum, hele hologramlar konusunda giriştiğim bu amatör çabanın kayıtlara girmesini hiç amaçlamamıştım. Ancak röportajı yapan kişi, kendisini pek severim, bu konuda daha deneyimliydi ve kelimenin tam anlamıyla beni konuşturdu da konuşturdu. Şu anda ne kadar pişman olsam da bana yöneltilmiş mikrofonlar, üçayak üzerinde duran kameralar karşısında kendime hâkim olamayıp bu konuda bildiğim, düşündüğüm ve hayal ettiğim ne varsa anlattım. Şimdi o kayıtların yanlış ellere –ne demekse artık- geçmemesi için dua etmekten başka çarem yok. 

Öyle işte. Şimdi tekrar İstanbul’dayım. Bir sonraki deney sanırım bu hafta Ankara’da olacak.

Hiç yorum yok: