11 Haziran 2006

İlk Adım

İlk yazıda bahsettiğim şu atması üç yıl alan ilk adımdan bahsetmek istiyorum şimdi. Hologram yapmak için ne gerekli? Bahsettiğim sürenin son zamanlarında bunun hakkında epey bir inceleme yaptım. Sonrasında bir yazı konusu yapmayı planladığım bu sorunun cevabı kısaca şöyle:

1-Lazer
2-Holografik film veya levha
3-Işın ayırıcı
4-Aynalar
5-Optik masa
6-Karanlık oda lambası
7-Holografik banyolar ve tabii hologramı yapılacak
8-Obje
Tüm ışıktan ve daha önemlisi titreşimden arındırılmış bir ortam hazırladıktan sonra bahsedilen düzeneği kurmak, hologramı pozlamak ve banyolarla geliştirip sabitlemek bir cümle içinde ardı ardına yer aldığında bile insanı yoran bir iş yükü ifade ediyor. Kaldı ki bütün bunların zaman dışında da bir maliyeti olacağı kesin. Neyse ki varlığını benim gibi evde hologram yapma sevdalılarını mutlu etmeye adamış bir amerikan firması bu düzeneği set haline getirmiş ve satışa sunmuş. Üstelik siyah beyaz fotoğrafçılıkla uğraşırken tanıştığım, kendi fotoğraflarımı kendim basmak uğruna gecelerimi harcadığım ve tekrarlamak konusunda emin olamadığım karanlık oda banyolarına gerek bırakmaksızın. Polaroid film gibi instant holografik levhalar! Ve lazerinden ışın ayırıcısına kadar gerekli tüm düzeneği ile beraber!

Şu an bana tam bir karın ağrısı yaşatan litiholo ile tanışmam böyle oldu işte. Tarih Nisanın 30’unu gösteriyordu ve ben hakkında okuduğum daima olumlu yazılardan sonra 139 dolar gözüme çok da fazla gelmedi ve siparişimi verdim. Yol için 44 ekstra dolar mı kesilecekmiş? E tabi, ta Amerikalardan buraya gelecek, olsun, sağ salim gelsin ve bir an önce hologram yapmaya başlayayım da… Ne de olsa hesap özetinde görene kadar 180 dolarmış, 250 ytlymiş, pek bir şey ifade etmiyor.

Setimin kapıma teslim edilmesini beklerken tam bir ay sonra gele gele bir kâğıt geldi. Litiholonuzu gelin, gümrükten alın diyor, mutlaka kendiniz gelin, hafta içi iş saatlerinde gelin ve yedi gün içinde gelin, cebinizde de biraz para olsun diye ekliyor. Gümrük nerede? Cevizlibağ’da. Haydi hayırlısı dedim, hologram setime ulaşacağım ya işi gücü bırakıp yaşadığım şehrin hiç bilmediğim koordinatlarına doğru yola çıktım. Paket ağırlığının 1,5 kg olduğunu okuyunca kafamda birkaç soru işaretinin belirdiğini ifade etmeliyim ancak enseyi karartmayıp setime kavuşmaya odaklandım ve her şey de iyi gitti. Posta müdürlüğünü elimle koymuş gibi buldum, o tozlu, karanlık, isli havası ve tepede dönen pervanesiyle yirmi yıl geriye açılan bir kapıdan geçmiş hissi uyandıran binada işimi (neredeyse) sıfır maliyet ve 15 dakika içinde halledip koltuğumun altında tüy kadar hafif bir kutuyla çıktığımda benden mutlusu yoktu.

Setimizde neler var?
1-Lazer diyot (serçe parmağımın son boğumu kadar)
2-Pil paketi
3-3 adet pil (bildiğin kalem piller)
4-2 adet bağlayıcı (iki ucu metal klipsli birer karışlık iki kablo)
5-Klips (detaylı değineceğim)
6-20 adet 2x3 inçlik cam levha (kartvizit kadar)
7-Holografik levha tutacağı
8-Lazer diyot tutacağı
9-Işın ayırıcı ve tutacağı (bütün bunlar avuç içi kadar pleksiden yapılmış)
10-Karanlık oda lambası (başparmağımın son boğumu kadar)
11-Obje (metalden oyuncak kamyon, bir de hediyesi prenses laila heykeli, serçe parmağım kadar)
12-Siyah kart (lazerin önüne koymak için bildiğin siyah karton, iki kartvizit boyutunda, ikiye katlanmış)
13-Beyaz kart (lazer ışınının alanını test etmek için bir kartvizit boyutunda)
14-Kaplanmamış film levha (bildiğin cam, kartvizit boyutunda)
15-Toplam 8 sayfa doküman (her şeyin a) 7 yaşındaki b) Iqsu 70 düzeyindeki herkesin anlayabileceği şekilde döne döne anlatıldığı)

Ve bütün bunlar masada kurulduğunda toplam iki karışlık yer kaplayan gayet çocuk oyuncağı bir düzenek sağlıyor ve kutunun neden 1,5 kg tuttuğunu da anlamış oluyoruz. Ne hoş! Bütün bu -saçmalık demeye dilim varmıyor, tanımlayacak kelime de bulamıyorum- ulaşmak için 250 ytl bayıldığımızı ve bir ay beklediğimizi hatırlamamaya çalışarak holografik levhalar dışında her şeyi açıp çalışıyor mu diye deniyoruz. Pleksi parçalar zaten sıfır yaş grubuna hitap eden üç parça lego gibi, yazılı tarafları üste gelecek şekilde kuruluyor. Pilleri yuvalarına yerleştirip bağlantı kablolarıyla diyottan çıkan kabloları kırmızıyı kırmızıya yeşili yeşile gelecek şekilde bağlıyoruz, evet lazer ışınımız yanıyor. Yedi yaşımızı geçeli çok olmasına rağmen çıkan dokümanları baştan sona okuyoruz. Ayna düzeneğini, holografik plakayı bir önünde obje ile biraz da objesiz olarak pozlayarak elimine ettiklerini görüyoruz, aferin diyoruz ve havanın kararmış titreşimin azalmış olacağı gece saatlerini bekliyoruz. Pozlamak için 5 dakikadan 12 dakikaya kadar süre önerdiğini görünce şaşırıyoruz. Yok mu bunun süresi dolunca ışığı kesen bir düzeneği (timer) diye düşünmemeye gayret ediyoruz, siyah karton koymuş ya, bir yandan saate bakacağız, bir yandan elimizde siyah kartonla bekleyeceğiz ve bütün bunları sıfır ses, sıfır hareket ve sıfır ışıkla yapacağız. İçimizden bir ses ‘oldu canım!’ diyecek, ama kulak asmayacağız…

İlk gerçek deneme için hazırız. Hava kararmış, bütün perdeleri kapatmışız, odada ışık veren her şey ya kapatılmış, ya üzeri örtülmüş, evde titreşim yaratabilecek hiçbir elektrikli alet çalışmıyor, gecenin zaten onikisi olmuş, kapı, telefon çalma ihtimali yok, masanın üzerine düzeneğimizi kurmuşuz. Lazerimizi tutacağına monte edip, holografik plakamızı çıkarıp yerine koyacağız ve pozlayacağız.

İşte burada 5inci maddedeki klips devreye giriyor. Lazeri monte etmek dediği şey çapı bir santim bile tutmayan minik silindir şeklindeki ucunu tam ışın ayırıcı hizasında ayakta duran pleksideki tam ona göre yapılmış deliğine yerleştirmekten ibaret. Hatta bir halkası var, tam oraya kadar kolaylıkla geçiriyoruz ve tık ettiğini görüyoruz. Buraya kadar her şeyi kullandık, bir tek elimizde metalden yapılmış, ağzı testere şeklinde yaylı bir klips kalıyor. Kılavuza göre o klips, lazeri hiç titreşmeyecek şekilde sabitlemek içinmiş. İnternetteki diğer kaynaklardan 20 nanometrelik titreşmenin bile hologramımızın oluşmasını engelleyeceğini okumuşuz ya, aman deyip onu enine mi boyuna mı tutturacağız derken elimiz kayıyor ve ışının çıktığı silindir kısmın arkasındaki mikroskobik boyuttaki diyotu kıstırmış oluyoruz ve hafif bir yanık kokusu ile beraber lazerimizin bir daha yanmamak üzere sönmesine şahit oluyoruz.

Iq seviyemizi sorgulamakla aldığımız yeri suçlamak arasında gidip gelen zihnimizi bir çare bulmak üzere çalıştırarak ve bu arada karşımıza çıkan herkese bu hikâyeyi anlatarak kafasını ütülemekle geçen bir haftadan fazla bahsetmek istemiyorum. Çare bulma konusunda yaptıklarımı özetlemek gerçekleşmeyen ilk denemeden başarısız ilk denemeye geçişin anlaşılması için yeterli.

İlk olarak litiholoya bir elmek yazıp yaptıklarımı anlattım ve ‘üzülmeyin, diyottan çıkan kabloları biraz oynatın eğer hala çalışmıyorsa biz yenisini 12 dolar ve yol parası karşılığında göndermeye hazırız’ cevabını aldım. Daha sonra sitesinde eğer bu setle hologram yapamadık diyorsanız paranızı iade etme garantisi veriyoruz yazdığını görünce yaptığımın ne büyük bir safdillik olduğunu anladım ancak çok geçti.

Bu seçeneğin astarı yüzünden pahalı olacağına (12 artı 44 dolar) kanaat getirdikten sonra zerre kadar elektronikten anlamadığımı tüm dünyaya ilan etmek pahasına elektronik forumlarına yazdım; benim bir lazer diyotum var, çalışıyordu, ama ben böyle böyle yaptım artık çalışmıyor, nasıl düzeltebilirim? Gelen cevaplar ‘o bir daha çalışmaz, yenisini al’ şeklindeydi.

Bu cevabın tekrarlanması hiç hoşuma gitmedi ve küstüm onlara, internette araştırmaya devam ettim. Hadi almaya kalktık, nereden alacağız derken karşıma İstanbul’un bilmediğim başka koordinatlarında (merter) bir firmanın tam da bozduğum diyottan (kırmızısı yeşili mavisi), ona uygun güç kaynağını (bendeki pil paketinin benzerleri) ve hatta onu tutturabileceğin aparatı sattığını öğrendim. Dalga boyundan tut, kullandığı güç birimlerine kadar gayet teknik detaylarına ulaşabildiğim bu ürünlerin fiyatını sordum, en ucuzu 45 dolardan başladığı cevabını aldım ve oha dedim.

Yılmadım, evde hologram yapan bir amcanın sitesini buldum (buna da daha sonra değineceğim) 5- 10 dolarlık lazer işaretleyicilerle (bir ara pek moda olan lazer pointerlerden bahsediyor) hologram yapılabileceğini iddia ediyordu. Kulağıma çok hoş geldi ve lazer işaretleyici aramaya başladım. Teoride bir lazer işaretleyici alacağız, içini çıkartıp aynen setimizde olduğu gibi pillerimize bağlayacağız şeklinde gayet basit görünüyordu. Pratikte ise iki teknoloji mağazası ve dev bir market gezip, bulamamak, Office 1 mağazasında bozduğumuzla aynı sınıfta bir ucu kalem, diğer ucu fener artı lazer olan işaretleyiciye razı olup ilk başarısız denememizde kullanmak üzere 12,83 ytl ödeyip satın almak şeklinde gerçekleşti. Arada geçen günlerde araştırmaya, diyot nedir, lazer nedir, lazer sınıfları nelerdir öğrenmeye ve denemelerin arasında iletmek üzere bir köşeye istiflemeye devam ettiğimi belirterek bu gereğinden fazla uzayan mesajı bitiriyorum.

Bir sonraki yazı konusu: İlk gerçek deneme.

Hiç yorum yok: