04 Haziran 2008

Müfideciğim

Kaç gündür size Müfideciğimden bahsetmek istiyorum, fırsat bulamıyorum.

Müfide Hanım bankamatik kartının süresini uzatmak için torunuyla geldi pazartesi günü. Torunu fotokopilerini çekerken maaşının ne kadar olduğunu sordu. Kartını torunlarına veriyormuş, ama vekaletimi vermiyorum, ben öldükten sonra maaşım devlete kalsın istiyorum dedi. Zaten öyle oluyor teyzecim dememi beklemeden devam etti: kızım tam 82 yaşımdayım, gözlerim görüyor, kulaklarım duyuyor, ayaklarım tutuyor, tansiyonum yok, şekerim yok, kolestrolüm yok, lise mezunuyum, başkalarının makineyle yaptığı hesapları ben aklımdan yaparım... Bir de neşeli! Hayran kalmamak elde değil. Sonra uzanıp elimi tutuyor ve dua kısmına geçiyoruz. Elim elinde o söylüyor ben amin diyorum: elimi tuttun ya benim sağlığım sana geçsin, Allah sana nurtopu gibi, hayırlı bebeler versin, Allah sana kıymetini bilen bir eş versin, Allah kaderini güzel eylesin, yolunu açık eylesin, Allah sana bereketli kazançlar versin, dua önemlidir kızım, Allah ne muradın varsa versin... Onunla birlikte ben de neşeleniyorum ve 'Teyzecim böyle sağlıklı uzun yaşamak için ne yaptın, bize de söyle biz de yapalım' diye soruyorum. Bir an durup cevap veriyor; hep iyilik düşündüm iyilik yaptım kızım. Bu anlamlı cevabın üzerine bir sessizlik oluyor. Torunu gelmiş formunu doldururken çocuklarının, eşinin, babasının, tüm kardeşlerinin isim ve soyisimlerini söylüyor, ne iş yaptıklarını nereden emekli olduklarını anlatıyor. Üç ağabeyi de üniversite bitirip devlete hayırlı işlerde çalışmışlar, kendisi liseyi bitirmiş, gençliğinde çok güzelmiş, konfeksiyon giyermiş, o ne giyse moda o olurmuş. Eşi de gençliğinde çok yakışıklıymış, o çalışmış kendisi çocuklarını büyütmüş, çocuklarının hepsini okutmuş.

O konuşuyor, ben onu izliyorum. Soyut desenli ince kumaştan bir başörtüsünü çenesinin altında usulen bağlamış ve onun hakim renginde bir pardesü giymiş, dimdik oturuyor, bir tek ön dişlerini kaybetmiş, alt çenesinde sadece ortadaki iki dişi kalmış, konuşmasını biraz s ağırlıklı sürdürmesi dışında etkilemiyor, şivesiz ve bütün cümlelerle konuşuyor. Sağlık durumunu anlatırken fazla kilom da yok dese yeri olan sade, minyon bir hanım, işlemi bitince torunuyla birlikte teşekkürler ederek ayrılıyor.



O gidiyor, gişedeki arkadaşlardan biri ardından hava almaya çıkıyor. İki adımlık mesafede eşinden maaş bağlanan bir bayanın ilk maaşını almaya geldiğini bir yandan da eşini kaybetmekten ötürü üzüntüsünü anlattığı için bunaldığını söylüyor. Bayanın eşi çöpçüymüş, bir akşam çöpleri çöp arabasına boşaltırken konteynırdan kafası kesilmiş bir adamın cesedi düşmüş ve eşi kalp krizi geçirerek oracıkta vefat etmiş. Kadın niye benim kocama denk geldi de ben dul kaldım diye kafası kesik adama sitem ederken arkadaşım her işte bir hayır vardır diyerek onu teselli etmiş. Böyle bir durumda ne denir ki dercesine bakan arkadaşıma, umarım adamın kesik kafası da başka bir yerde başka birini dul bırakmaz ve o da yine sana denk gelmez diyerek teselli ettim. Hiçbirimiz adamın kafasının niye kesildiğini, bedeninin niye çöp konteynırına atıldığını düşünmedik.

Hiç yorum yok: