11 Haziran 2008

Derki Sayı 27: Düşünce Gücüyle Kilo Vermek

Düşüncelerimi kontrol edebiliyor olduğumu bilmek hayatımın dönüm noktalarından ilkiydi. Kontrol edebildiğim düşüncelerimle hayatımda istediğim şeyleri sırayla elde etmek de sonrakiler.
Hayatımda istediğim şeylere istediğim gibi bir bedenin dahil olması formda olma halimin sekteye uğradığı son birkaç aylık dönemde, yıllar önce aldığım ve okuyup uygulamakla birlikte rafa kaldırdığım bir kitabı hatırlamamla oldu: Düşüncenin İyileştirici Gücü, Dr. Gerald EPSTEIN* Başlamadan önce bu kitaptaki yöntemlerin işe yaradığını daha önce deneyerek gördüğüm için rahatlıkla ifade edebilirim. O dönem herhangi bir hormon/beslenme bozukluğu ya da başka bilinen bir neden olmamasına rağmen normalde sivilce çıkmayan bölgelerde çıkan ve kozmetiklerin hiçbir çeşidinin çare olamadığı çıbanımsı sivilcelerle uğraşıyordum. Kalıcı çözüm bahsettiğim kitaptaki mısır yöntemiyle şifa oldu.

Kitap, düşüncenin önemi –bana göre her şey olduğu- ile başlıyor ve zihin beden birlikteliği çerçevesinde imgelemenin yeri ile devam ediyor. Duygusal ve fiziksel birçok rahatsızlık konusunda yeni bir deneyim önerdiği imgeleme egzersizlerini anlattığı bölümlerde konusu geçen rahatsızlığa sahip danışanlarının öykülerine yer vermiş. Batı tıbbının çare olamadığı kanser türlerinden imgeleme yoluyla iyileşenler gibi çarpıcı örnekler bu yöntemle ilk kez tanışanları bile rahatlıkla ikna ediyor. Nedenlerin sonuçları yarattığı dünyada nasıl olup da bunun mümkün olabileceğini merak eden daha kuşkucu insanlar için psikolojik dünyamızın fiziksel dünyanın görünmeyen düzlemlerde başlıca etkileyicisi olduğunu anlatıyor. Kitaplarını okuduğum bir bilge olan Osho da beden zihin dengesi hakkındaki kitabına ‘beden gözle görünen ruhtur, ruh gözle görünmeyen bedendir’ diyerek başlıyor.

Semptomları değil rahatsızlığın ortaya çıkış nedenlerini ortadan kaldırmaya yönelik bu yöntem şimdiye kadar bize öğreten düşünceleri alt üst etmeyi göze alanlar için değişik deneyimler vaat ediyor. Tedavi uygulanacak rahatsızlıklara geçmeden önce imgelemeyi ‘bir şey beklemeden’ yapılmasının etkili olacağını okuduğumda şaşırdım. Bir amaçla yapıyoruz bu işi, nasıl bir şey beklemeyeceğiz diye düşündüm. Deneysel kişiliğim ağır basıp, sadece denemeye karar vermesem ne daha önce ne de şimdi sonuç almam mümkün olmazdı. Egzersizler gözünün önüne bir durum getirmekten ibaret ve bunu maksimum 2-3 dakika yapmanın yeterli olduğu yazıyor. Halbuki bize bir amacın varsa ona odaklanman, onu hayatının her alanına dahil edip onu yaşaman öğretildi. Ne kadar çok çalışırsak o kadar başarılı olmuyor muyduk?! Kitaba göre ‘az çokmuş’ Egzersizin başarısı önerilen imgelemeyi yapmaktan ibaretmiş, birkaç dakikalığına gözünün önüne getirmek. Kolaycı zihniyete karşı da uyarısı var. Bu kadar basit olması değerini düşünmesin, buna niyet edin, bu niyetiniz doğrultusunda hareket edin, sakinleşin, arının ve değişim gelsin önerilerine ek olarak 2 dakikalık imgeleme egzersizinizi trafikte yeşilin yanmasını beklerken değil, sakin bir ortamda, dik pozisyonda oturup bilinçli nefes verip alırken gözlerinizi kapatıp tam bir yoğunlaşma içindeyken yapın diyor. Gün içinde imgeleme yapmak için en uygun zamanların güne başlarken uyandığınızda ilk iş olarak, gün batarken ve gece uyumadan önce olduğu yazılıyor. Günde üç kere yapılması öneriler birçok egzersiz için gayet uygun…

Uygulamaya yönelik bölümleri okuduktan sonra ne kadar çok başlık olduğunu görüp, benim gibi şunu da iyileştireyim, bunun da çaresine bakayım diyen hevesliler için birden fazla tedavinin önerilen programa uymak kaydıyla aynı dönemde yapılabileceğini belirtiyor. Kitabın en sonunda imgeleme tedavisinin genel sonucu olarak kişinin kendi imgelerini oluşturabileceğinden ancak bunu yaparken dikkat edilmesi gereken konulardan bahsediyor. Hayatta karşılaştığımız negatif etkilerin bile çok güçlü pozitif sonuçları olabileceğini belirtiyor. Fiziksel ve duygusal bir rahatsızlığı olmasa bile genel iyilik seviyesini arttırmak, mevcut sağlık durumunu ölçmek ve iyileştirmeye yönelik egzersizler bu kitabın sadece hasta olduğumuzda başvuracağımız bir kaynaktan çok daha fazlası olduğunu gösteriyor.

Şimdi gelelim imgeleme yoluyla nasıl fazla kiloları vereceğimize. Kilo verme, selüloitleri giderme, kas yapma ve genel olarak sağlıklı olma konusunda ben de sonuç almak için fiziksel nedenler yaratmaktan yanaydım. Nasıl olmayayım?! Bize her gün güzel ve formda olmamız dikte edilmiyor mu? Bunların özünde sağlıklı olmanın yattığını yoga uygulamaları sayesinde anlamıştım ve bunun için kendimi şanslı ve ‘bilinçli’ sayıyordum. Zihnimizin fiziğimizi etkileyebileceği düşüncesine aşinaydım. Ancak bakışım bunun zihnimizin ihtiyacımız kadarını yemeye, normalde yayılıp kalacakken bedeni hareket etmeye yönlendirmek şeklinde algılayacak açıdaydı. Dolayısıyla ilerleyen teknoloji ve gelişen formda olma endüstrisinin bir tüketicisi olarak, ‘sağlıklı ve formda olmak’ için metabolizmamın günlük enerji ihtiyacını belirlemek, bu enerjiyi sağlıklı besinlerle karşılamak, vücudumu istediğim forma yaklaştıracak egzersizler yapmak, zihnimi kullanacaksam bunları irademi zorlayarak değil, bunlardan hoşlanmamı ve isteyerek yapmamı sağlayarak kullanmak şeklindeydi. Bunların sonucunu alıyordum almasına ancak kendimle yürüttüğüm bir savaşı sürdürmek, düzenimi korumak adına sosyal yaşamımdan ödün vermek ve sonuçta bedenimi beğenecek takdir edecek yerde neden mükemmel değilsin diye kendime düşmanlaşmak pahasına! Toplamda bir adım ileri bir adım geri şeklinde değişen sonuçları değerlendirip daha etkili ve daha yeni ürünleri sırayla denemek neredeyse ikinci işim olmuştu. Tek kelimeyle moral bozucu.

Bu kitap şişmanlık başlığı altında iki egzersiz öneriyor: Kendinize Ayna Tutmak ve Bedeni Tekrar Yapılandırmak. Bunları başka kilo verme yöntemleriyle –şimdiye kadar bildiklerimizi kastediyor- birlikte ya da onlar işe yaramadığında kullanabiliyoruz. Kilo vermenin yanında şişmanlığın duygusal nedenlerini ortaya çıkmasına şaşmamalıyız.

Kendinize Ayna Tutmak kilo vermek istediğimiz her an 1-2 dakikalığına uygulayabileceğimiz basit bir imgeleme egzersizi. Bunun için kendimizi bir aynanın önünde imgeliyoruz. Aynada gördüğümüz, olmasını istediğimiz gibi görünüyor, daha ince vs. Sonra aynanın içine girdiğimizi ve oradaki daha ince olan aksimizle karıştığımızı imgeliyoruz. Burada nasıl hissettiğimize, nasıl göründüğümüze dikkat ediyoruz. İmgelemenin başarısı başımızı eğip kendi vücudumuza bakarken onu istediğimiz halde görme ve buna dair duyguları yaşamada gizli. Sonra aynadan çıkıp aynanın önünde duruyoruz ve imajı sağ elimizle sağa doğru aynadan dışarı itiyoruz. Bunu bir şeyler yemeden önce hep benimsediğimiz bu imajı gözümüzün önüne getirerek, hatta kağıda çizip görebileceğimiz yerlere asarak, teknolojiyi kullanıp olmak istediğimiz bedene kendi başımızı monte ederek destekleyebiliriz. Zihnimiz bedenimizin böyle göründüğünü bilecek denli ikna olduğunda bedenimiz de o şekli almış olacak.

Bedeni Yeniden Yapılandırmak egzersizinin amacı öncelikle bedenimizin şeklini değiştirmek, ki bu da benim için yeni bir düşünceydi. Şimdiye kadar genlerimizin oluşturduğu bir beden tipine sahip olduğumuz ve bunu iyileştirmekle birlikte tümüyle değiştirmemizin imkansız olduğu söyleniyordu. Üç aşaması olan bu egzersiz ise mevcut şeklimiz ne olursa olsun imgeleme yoluyla gerçekten istediğimiz şekilde bir vücudu düşüncelerimizle oluşturabileceğimizi söylüyor. Tam benlik!

Bu egzersize kendi resmimizi çizerek ve olmasını istediğimiz şekilde ölçülerimizi belirterek başlıyoruz. Yemekten yarım saat önce bir koltuğa oturup kol ve bacaklarımızın eklemlerinden içeri doğru katlandığını hepsinin diyaframda toplandığını imgeliyoruz. Ve bunu nefes aldığımız sürede yapıyoruz. Nefes verirken gri bir dumanın dışarı çıktığını ve havada sürüklenip gittiğini görüyoruz. Nefes alırken katlanma nefes verirken gri dumanı salma egzersizini üç kere yapıyoruz. Koltuktan kalkıp bir duvarın yanında ayak parmaklarının üzerine yükselip kollarımızı kaldırıp bedenimizi gerip esnetiyoruz. Olduğumuz yerde 90 derece dönerek aynı yere gelene kadar tekrarlıyoruz. Bir hafta boyunca her yemekten önce bunları yapıyoruz.

İkinci hafta bunları yapmaya devam ederken yemeğe oturduğumuzda yiyeceğimiz şeyleri sayıyoruz ve vücudumuza bir emir veriyoruz: Sevgili vücudum –bu da benim eklemem- şimdi şunu şunu şunu yiyeceğim, sen bunlardan ihtiyaç duyduklarından ihtiyacın kadarını al, fazlasını boşaltım yoluyla boşalt. Gayet basit görünen bu uygulamanın gayet bilinçli olduğunu düşündüğüm beslenme alışkanlıklarımın aslında ne kadar tepkisel olduğunu ve aç olmadığım halde ne kadar çok atıştırdığımı fark etmemi sağladı. Bedenimin emirlerine uyacağına güvenim tam olmakla birlikte onunla iletişim kurmaya başladığım için daha çok sevdiğimi ve onu yormamak için daha az yediğimi söyleyebilirim.

Üçüncü haftada ilk ve ikinci haftada başladığımız uygulamalara bir yenisini ekliyoruz. Nefes alıp katlanma, duvarın yanında esneme hareketinden sonra tekrar koltuğa oturuyoruz ve bedenimizi belimizden ikiye katlayıp, kollarımızı ve bacaklarımızı uzatırken imgelemeyi devreye sokup kollarımızın ve bacaklarımızın uzamaya devam ettiğini ve çok uzaktaki bir binaya dokunduğunu görüyoruz. Bunu iki kere daha tekrarlayıp rahatlıyoruz. İlk iki egzersizle birlikte bir hafta bunu yapıp 7 gün ara veriyoruz. Eğer ölçülerimiz başlangıçta işaretlediğimiz ölçülere ulaşmamışsa 21 gün uygulama ve 7 gün ara verme tarzında iki dönem daha uygulayabiliriz. Ben ilk dönemin yarısındayım, ölçülmek için henüz erken fakat istediğim sonucu alacağıma güveniyorum.

* Ege Meta Yayınları. Kitabın orijinal adı Healing Visualisations

Hiç yorum yok: