22 Ocak 2007

Güvercinler…



Beş yıl öncesine kadar Ankara’da çalışıyordum, Tandoğan’da sivri, uzun bir binada. Kapıda bir simitçimiz vardı, o güzel gevrek Ankara simitlerinden satardı kahvaltı niyetine. Sabahları simit aldığımızda susamları masaya dökülmesin diye müsvetteleri kullanırdık. Sonra kâğıdın üzerindeki susamları pencerelerin pervazına döker yandaki bina ile arada kalan boşlukta grup halinde uçan güvercinlerin fark edip gelmelerini izlerdik. Bizim kahvaltımız, onların da kahvaltısı olurdu. Epey tanışık olmuştuk güvercinlerle, artık hangileri dişi hangileri erkek ayırt edebiliyordum mesela. Sayılarını tam olarak hiç bilmesem de biz onları, onlar bizi biliyorlardı.

Cuma gününden beri yazılanları okuyorum. Bir yandan da feci bir diş ağrısı çekiyorum. Sanki söylemem gereken şeyler var da söyleyemiyormuşum, onların ne olduğunu bile tam olarak bilemiyormuşum gibi… Artık aramızda olmayan tüm güvercinleri ve güvercin tedirginliğindekileri görüyorum.

Hiç yorum yok: