07 Aralık 2006

Ne bulmuşuz ne?!

Kasımın sonlarıydı çarşaf çarşaf ilanlarla çıktı erke. Basın toplantısından, internet sitesinden, türlü türlü haberlerden bir yumurta çıkmasını bekliyor, lazerleri, fotonları, atomaltı tanecikleri okuduğum gibi okuyabileceğim, anlayabileceğim bir dokümanı hala bulamıyorum.

İşte kendi resmi sitesi, forumu, Türkçe vikideki başlığı (buluşlar/ sözde bilim kategorisinin altında olması pek manidar ancak işler böyle gelişiyor, galileoyu da afaroz etmişlerdi zamanında) burada. Gazetelerden bloglara kadar yer alan milyon çeşit haberi yorumu saymıyorum bile. Açıklanan kısa ve net:

…çevreye zarar vermeyen, istenilen güç ve sürati sağlayabilen, doğrudan hareketin elde edilebildiği, yakıt gerektirmeyen bir kuvvet makinesi…

Üstelik;

…bu buluşun bilimsel açıklaması mevcut bilgiler ile yapılamamaktadır. Buluşun dayandığı bilimsel esaslar bilinen fizik kaidelerinin bazılarını içine almakla birlikte bu kaideleri genişletmektedir. Doğada var olan ancak mevcut sistemler ile faydalanılamayan bir enerji kaynağı, Erke dönergeci metodunda maddenin atalet özelliği kullanılarak güç alınabilir bir hale getirilmektedir…

Ve de;

Erke dönergeci sistemi ile çalışan ilk ürün olarak seçtiğimiz ve herhangi bir yakıt gerektirmeyen elektrik üreteci 2007 yılında halkımızın kullanımına sunulacaktır.

E güzel diyorum… Şuncacık bilgiyle kayda değer birkaç laf etme yeteneğimiz sınırlıdır. Öyle, bu kesin kanser yapar, biz bi halt ettik üçüncü dünya savaşı kapıdadır, olur mu canım öyle şey, biz Türkler neyi bulmuşuz ki, kopyadır bu kesin… gibi geyikleri ve daha fazlasını başkalarının yaptığını üzülerek fark ediyorum.

O cihetten yine orijinal olmayı tercih ederek tamamen imgesel ve simgesel boyutta içimden geleni yazıyorum. Sevdiğim bir söz vardı, okuduğum halini ve kimin söylediğini hatırlamıyorum ancak ‘birşeyin imkansız olduğunu bilmeyerek gerçekleştirmen mümkündür’ anlamına geliyordu ve çocuklarla ilgili bir örnekle devam ediyordu. Benim de belirgin bir çocuksu yönüm olduğu için böyle olmasını, olabilmesini çok sıcak karşılamış ve bir ara mottom haline getirmiştim. Sonra cehaleti yüceltmenin pratik bir yararını göremeyip unutmuştum ki yine hatırladım bu naif yaklaşımı…

Fizik hakkında okuduğum iki satırlık bilgi döne döne bildiklerimizin bilmediklerimizin yanında çok çok az olduğunu söylediği için öyle fizik kaidelerini genişleterek ancak açıklanacak şeyler karşısında hadi canım sende şeklinde bir tavır almaktansa kabaran iştahımı gözlüyorum. Tamam ikisi farklı şeyler ancak yine de Nasrettin Hoca gibi ya tutarsa diyesim geliyor.

Bu gibi bilgiler insanın kafasını karıştırıyor, doğrudur. En basitinden, her gün haşır neşir olduğumuz para konusu var. Yenidünya anlayışında dünyada herkese yetecek kadar para olduğu, bunun aksinin geçerli olmasının ise tamamen bir bilinç meselesi olduğunu okuduğumda şaşırmıştım. Gelir tüketim dengesizliğinin bir tarafta açlıktan kırılan, diğer tarafta obeziteden çatlayan kıtalar yaratması falan hep hikayeymiş. Kaydi uygulamalardan fizikiye geçmiş bir bankacı olarak yüzde yüz eminlikle söyleyebilirim ki zaten insanlara istedikleri kadar parayı fiziksel olarak verseler kimse daha mutlu, sağlıklı, kısacası iyi olmaz. Kaydi olarak zaten o uçuk görünen yeniçağ anlayışı geçerli: Fiziki 1 lirayı bankacılık sistemine soktuğunda onunla çok 1 lira alım, ödeme takas teminat vs yapabilir ve onu çoğaltabilirsin. Bankacılık sistemi bunun için vardır ve Allah kuranlardan razı olsundur. Sivil toplum kuruluşu olarak geçinen uluslar arası kurumların yok dünya barışı, yok doğayı koruma, açlıkla savaş gibi manşetlerin ardında kendi keselerini doldurmak üzerine çalıştıklarını bilince –kar amacı gütmeyen kurumlar nasıl oluyorsa kendileri için gayet karlı işler yapıyorlar- bu işler insanın gözüne bambaşka görünüyor. Bu nedenle kendi adıma hiçbir popüler uygulamaya/ felsefeye değil sadece eğitime, bilime, bilinci yükseltecek şeylere destek verir oluyorum. O da başkasından önce kendime tabii ki, herkesin aklı kendine diyerek…

Konuyu döndürüp dolaştırıp yine kendime bağladım, helal olsun diyorum. Zaten çok değil, iki üç yıl önce düşünce gücüyle dünyayı kurtarabileceğine inanmış hatta birkaç kişiyi de inandırmış bir insanım, erke dönergeci merakımı şöyle bir ürpertiyor, o kadar. Benim şu an asıl merak ettiğim konu bunun bizim ve tüm insanlığın bilincini nasıl etkileyeceği konusudur, onu da yaşayıp göreceğiz anlaşılan.

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Pınar Hanım,

Siz bir de ayrıca bankacı mıydınız!
E tabii öyle bütün gün paralarla pullarla uğraşan insanın bu sıkıcı uğraşı hologram, dans gibi renkli, eğlenceli uğraşlarla dengelemesi iyi olur elbet.

"Fiziki 1 lirayı bankacılık sistemine soktuğunda onunla çok 1 lira alım, ödeme takas teminat vs yapabilir ve onu çoğaltabilirsin." ifadenizi biraz açar mısınız? Kalınkafalılığım üstümde akşam akşam...

Pınar Y. dedi ki...

Metin Bey, hoşgeldiniz!

şimdi ne demek oluyor, 'siz bir de bankacı mıydınız' sorusu, tam anlamadım. Burada vurgu 'bir de' demi, 'bankacı'damı?

Şaka bir yana, evet, ben bir de bankacıyım. Ancak sadece mesai saatleri içinde! Cümleyi, ben ekabir bankacıyım olarak kurayım, siz anlayın :)

Selamlar!