07 Haziran 2007

Yeni Bir Hobi: Hologramcılık

Bu yazımın başlığı derkinin bir önceki sayısı için yazılmış fakat çeşitli sebeplerden (a-bir aylık gecikmenin hiçbir kayba yol açmadığı b-doğru zaman şimdi olduğu c-ikisi de) dolayı devamını kaleme almak bugünün işiymiş.

Derkinin bir güncel magazin olduğu düşünülürse dünyadaki üyelerinin bir avuç, ülkemizdeki bilinen meraklısının ise bir kişi olduğunu da göz önüne alırsak bu satırları yayımlayarak derkinin güncelliğin ötesinde gayet proaktif bir harekette bulunduğu anlaşılır.


Hologramcılık nedir? Hologram nedir? Nasıl yapılır? Muhtemelen başlığı okuyunca aklınıza ilk takılan sorular bunlar. Merak etmeyin, elimden geldiğince cevaplayacağım. Bir soru daha var ki yer vermesem olmaz: neden hologram? Olur da bu yazıdakiler ilginizi çeker ve siz de bir hologram hobicisi olmaya karar verirseniz bu sonuncusu karşınıza en sık çıkacak sorudur.

Hologram Derken…
Öncelikle belirtmeliyim ki hologram felsefeden bilime, güvenlikten bilgi teknolojisine pek çok farklı alanda farklı şeyleri tanımlamakta kullanılmakta. Kavram karmaşasına neden olmamak için hemen şu anda bahsettiğim hologramın nasıl bir şey olduğunu anlatayım.

Hologram, ışığa feci şekilde duyarlı bir film ya da plaka üzerinde yer alan üç boyutlu görüntüdür. Üç boyutlu derken bilgisayarda yapılmış hafif bir hareket ve gölge efektinden ya da perspektife uygun bir imajdan bahsetmiyorum. Herkesin anlayacağı bir dilde ifade etmek gerekirse bir yüzeye baktığınızı bildiğiniz halde gördüğünüz objeyi camın önünde ya da ardında, tutabilirmişsiniz gibi algılamaktan bahsediyorum. Hatta yaklaşıp başka açılardan baktığınızda sanki orada gerçekten obje varmış ve onu değişen açılardan izliyormuş hissine kapılmaktan ve onu tutmak üzere elinizi uzattığınızda elinizin boşluktaki görüntünün içinden geçmesinden ve gördüğünüzün çok gerçekçi bir hayal olduğunu fark etmenizden…
Nasıl? Heyecan verici, değil mi? Paralaksa sahip olması hologramı fotoğraf ya da başka bir materyalden ayıran başlıca nedenlerden biri.

Bir diğeri hologramı parçalara ayırdığımızda elimize görüntünün iki yarısının değil, belki biraz deforme olmakla birlikte görüntünün tamamının yer aldığı daha küçük parçalar elde etmemiz. Tamamen ışığın özellikleriyle ilgili olan bu sonucu açıklamak için bilim adamlarının yeni bir bilim dalı oluşturduğunu söylersem ne düşünürsünüz peki? Sizi bilmem ancak pratik yaşamda gayet basit algıladığımız şeylerin bilim adamlarını birbirine düşüren ve hala tam olarak formüle edilmemiş olduğunu öğrendiğimde ben çok şaşırmıştım. Tabii dalga parçacık ikilemini, ışığın bazen dalga bazen parçacık gibi davrandığını yeterli bir formül olarak kabul etmekte zorlanmıyorsanız.



Bu noktada nasıl devam etmem gerektiği konusunda kararsız kalıyorum. Hologramın bilimsel olarak gözlemlenen fakat test edilemeyen mucizevi özelliklerini felsefeyle karıştırıp mı anlatsam?? Şimdiye kadar daha çok ağırlık verdiğim kuantum fiziğinin uğraştığı yüksek fizik dersleriyle kafanızı mı ütülesem? Yoksa potansiyel hologram hobicilerini ürkütmeden hologram yapımının da takı tasarımı, pasta yapımı ya da fotoğrafçılık gibi bir hobiymişcesine adım adım püf noktalarını mı anlatmaya başlasam? Beni cezbedenin birinci, şimdiye kadar yaptığımın ikinci olmasına rağmen üçüncüyü tercih ediyorum.

Biraz Pratik
Hologram yapmak için nelere ihtiyacımız var?
-öncelikle motivasyona ve onun peşinden gitmemizi sağlayacak güçlü bir bünyeye!
Eğer kendinizi neden hologram sorusuna hazırladığınızı ve karanlık, sessiz bir odada sıkılmadan uzun süreleri geçirebilecek enerjiye sahip olduğunuzu düşünüyorsanız geriye birkaç minik detay kalıyor.
-lazer
-holografik film veya plaka
-banyo solüsyonları
-ayna ve mercek düzeni ve
-ışık ve titreşimin olmadığı bir oda

Bütün bunların toplamını bir laboratuar içinde emrinize sunulduğunu ve bunları holograma dönüştürecek bilgiye sahip olduğunuzu da düşünürsek kendi ellerinizle yaptığınız hologramlarınızın duvarlarınızı süslemesi an meselesi demektir.



Biraz Tarih
Eğer liste biraz uzun ya da pratiklikten uzak göründüyse size hologramı bulanlardan bahsedeyim biraz. Hologramı bularak Nobel fizik ödülünü alan Macar asıllı Amerikalı fizikçi Dennis Gabor’un elinde bunların hiçbiri yoktu. Yapmak istediği şey bir hologram değil elektronları daha yakından görmesine yarayacak bir aletti. Üstelik henüz hologramın başlıca gereksinimi olan lazerler icat edilmemişti. Yine de onun mikroskobik boyuttaki çabaları on yıl sonra lazer bulunduğunda işe yaradı. Tamamen içgüdüsel bir motivasyonla Emmeth Leith ve Juris Upatnieks yine hologram dışında bir konuda kullanmak üzere Gabor’un tekniğini lazer ışını ile kullandılar ve lazer ışını ile görüntülenebilen ilk hologramı yapmış oldular. (Bkz. Resim 1) Yola hologram yapmak için çıkan ilk insan Yuri N. Denisyuk oldu. O zamanın SSCB’sinde bu çalışmaları Lipmann Fotoğrafçılığı ile birleştirerek başka bir ilke imza attı ve gün ışığı ya da herhangi bir lamba ile görüntülenebilen ilk hologramları yaptı. Ve bundan sonra hologram teknolojisi alıp başını gitti. Başlangıçta amaçsız, sonuçsuz hatta başarısız görünen bu denemeler daha güçlü lazerlerin yapılması, daha gelişmiş tekniklerin çıkmasıyla portre hologramları, hologram etiketleri, güvenlik ve ölçüm uygulamalarında kullanımı ve sanattaki yansımaları ile hologram teknolojisini dünyaya tanıttı.

Neden Hologram?
Benim hologramla tanışmam ve şimdiye kadarki serüvenim sadece bir merak ve merakımı gidermeden rahat edemeyen bünyem eşliğinde şekillendi. Gördüğümüz, dokunduğumuz, gayet somut olarak algıladığımız şeylerin atomik düzeyde boşluktan oluştuğunu, boşluğun da lazer ışık oyunlarıyla dolu gibi görünebileceğini öğrenince hayatımdaki keskin sınırlara veda edip tanık olduğum ironiyi muzipçe ifade etmek için hayalimdeki hayal olarak hologramcılığı seçtim. İşte bu nedenle hologram.

Hiç yorum yok: