09 Nisan 2009

Atina-İstanbul

Geçen Pazar bu filmi izledim. >Festival başlamış, bir festival klasiği olarak kelimenin gerçek anlamıyla koşarak filme yetişerek çok da beğenmediğimiz, film bittikten sonra ne kadar uzun, nasıl izlemişiz dediğimiz bir film oldu. Filmin özetini, sonunu anlatmayacağım. Bunu yaptığım mesajlardan birini buldum, sanki başkası yazmış gibi geldi, öylesine yabancı, çocuksu… Birden aklıma bir soru takıldı. Bunları yazıyorum, bağlantılarını falan da veriyorum, o bağlantılar ne kadar süreyle yaşıyorlar. Hadi iksv kurumsal bir yapı, herhalde geçmiş festivallerin sayfalarını yaşatıyorlardır. Hadi bağlantılar sonsuza kadar yaşasın, onlarla süsleyerek yazdıklarım ne kadar süre boyunca bir anlam ifade edecek?

İspanyadaki sarayları müzeleri gördükten sonra dünyaya anlamlı bir iz bırakma kaygısı edindim tekrar. Kurtulmak için ne çok çaba harcamıştım halbuki… İş güç diyoruz, diyorum yani, yoruldum yıprandım uf oldum diyorum, insanı yine de böylesi kaygılardan koruyor. Bir daha kendimi yorulmuş hissettiğimde bunu düşüneceğim, en azından içimi oyan, egomdan taşan ben kimim, ne yapıyorum, şu dünyaya anlamlı ve kalıcı ne iz bırakıyorum gibi bir kaygım yok diyeceğim.

Ben ispanyayı anlatayım en iyisi. Madrid metrosu çok ilginç, havaalanından bilet alıp metroya giriyorsun, istersen akşama kadar takılıp istediğin duraktan çıkabiliyorsun. Ama şehirde herhangi bir yerden binip havaalanı durağından çıkmak istediğinde çıkmak için 1 euroluk bilet alman gerekiyor!

Bir de bazı metro trenlerinde kapılar durakta durduğunda otomatik açılmıyor. Sen tam kapının önünde durup açılmasını beklersen, eğer o kapıdan inen biri kapıyı açmazsa sadece beklemiş oluyorsun. Eğer o kapıdan biri inmezse trenin 20 saniyelik bekleme süresi içinde kapının üzerindeki o minik kolu farketmen, çevirmen gereken yönü gösteren oku görüp anlaman ve tren kalkmadan kolu çevirip kapıyı açıp binmen gerekiyor. Zeka testi gibi bir şey…

Bir de bir de çok ilginç başka bir şey gördüm. Metroda trenin durduğu ve insanların beklediği uzun peron boyunca hemen hemen her metroda olduğu gibi aralıklarla banklar var. Bir de ne var, yere paralel, yerden 80 ve 100 cm yükseklikte iki kalın silindir var. Ne bu? Popo ve bel dayamalık. Eğer yorgunsan ve bütün banklar doluysa ve tabi ortalama bir boydaysan öndeki alçak demire otururmuş gibi dayanıyorsun ve arkadaki silindir de tam beline denk geliyor, oturmak kadar olmasa bile hayli dinlendirici bir pozisyonda beklemiş oluyorsun metroyu. Bunun tam arkasındaki duvarda da bir insan prototipini yandan bu şekilde dayanırken gösteren bir kare vardı, fotoğrafını çekmediğim için pişmanım!

1 yorum:

Yorum dedi ki...

Vay vay vay Madridlerede gidermiş.
Üzülme Google yaşadıkça sen deriiin bir iz bırakıyorsun.